top of page
  • Yazarın fotoğrafıFecr-i Ati

La Belle Époque Dönemi

La Belle Époque, Fransız tarihinde 1890-1914 dönemine ait bir isimdir. Isim, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, katliamlarla travmatize edilen insanların, savaşın başlamasından önce görünüşte altın bir çağda nostalji ile döndüğü, kaygısız ve büyük keşiflerin Fransa'yı sararken tuttuğu bir dönem olarak geri döndü. Bu döneme, 'güzel dönem' olarak çevrilebilen 'La belle époque' adı verildi.

1890-1914 döneminde Fransa'da, sanayinin geliştiği, teknolojinin büyük adımlar attığı ve kültürün geliştiği her alanda bir hayati tehlike ortaya çıktı. Fransa, dünyanın merkezi gibiydi. 1889’da dünya fuarı Paris’te, Eyfel Kulesi’nde teknik ilerlemenin sembolü olarak gerçekleşti. İlk uçaklar, bisikletliler, ilk otomobiller ve Tour de France, teknoloji ve spor artışına odaklandı. Ayrıca, sömürge imparatorluğu genişledi, böylece Fransa, Prusya savaşındaki yenilgiden sonra yeniden doğmuş bir ulus gibi hissetti. Kültürel alanda, sinema endüstrisi ve fotoğrafçılığın yanı sıra İzlenimcilik ve Art Nouveau gibi yeni sanat biçimlerinin yükselişi göze çarpmaktadır.

Bu dönem siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlardaki bazı gelişmeler ile de özgündür.

Siyasi olarak, Fransız-Alman Savaşı'nın sona ermesi (1870-1871), 40 yıllık bir barış döneminin başlangıcına işaret ediyordu. Bu, savaşın günlük bir gerçeklik olduğu 19. yüzyılın insanları için oldukça uzun bir dönemdi. Birinci Dünya Savaşı'nın patlaması sona erdiğinde, birçok kişi nostaljik bir şekilde bu döneme baktı ve onu "Belle époque" (kelimenin tam anlamıyla "güzel dönem") olarak nitelendirdi. Böylece isim daha sonra ortaya çıktı.

Ekonomik olarak, belle époque refah ve ilerleme ile karakterize ediliyordu. İkinci sanayi devriminin gelimi ile yanında birçok yeni icat getirdi. Yakında günlük yaşamın bir parçası oldular ve böylece insanların rahatını büyük ölçüde arttırdılar; örneğin elektrikli aydınlatma ve ısıtma, telefon, araba ve bisiklet gibi yeni ulaşım araçları, ... Bu yenilikler ilerleme için muazzam bir iyimserlik yarattı, insanın teknik yeteneğinin sınırsız olduğu ve doğanın güçlerinin bile üstesinden gelebileceği inandırdı.

Sosyal düzeyde, belle époque esasen zengin burjuvazinin dönemiydi. Zenginler, yeni lüks ürünleri satın almak için yeterli paraya sahiptiler ve konfor ile yaşamaktaydılar. Toplum artık, Ancien Rejimi'nde olduğu gibi doğum temelli pozisyonlara bölünmüyorlardı. İnsanların mülklerine göre sınıflara bölündüğü ve yaşamları boyunca sınıfları değiştirmenin mümkün olduğu bir sınıf topluluğuydu. Kökenleri yüksek olmayan, ancak yaşamları boyunca çok para kazanmış olanlar, topluma tırmanabilmişlerdir. Borçlu olan ve her şeyini kaybedenlerin toplumda hiçbir anlamları yoktu. Dolayısıyla kişi toplumdaki konumunu yükseltebilir veya kaybedebilirdi.

Kültürel düzeyde, belle époque döneminde, kayda değer sayıda farklı sanat stilinin ortaya çıktığını görüyoruz. Endüstri devriminin etkisinden farklı şekillerde geçerler. Fotoğrafçılığın ortaya çıkmasının bir sonucu olarak, resim gerçekliğin sadık bir temsilinden daha fazlası olmalıdır. Kendini tanımlamanın yeni yollarını arıyor. Mimaride, teknik yeniliklerin bir sonucu olarak yeni yapı malzemeleri ve teknikleri mevcut.


Bélle Époque Döneminde Sanat Akımları


1-Empresyonizm

Empresyonizm, 1875-1890 yılları arasında doruğa ulaşan resimdeki bir harekettir. Empresyonizm kelimesi, Fransız ressam Claude Monet'in : Gündoğumu « Impression soleil levant » adlı resminden kaynaklanır. Resmi, 15 Nisan - 15 Mayıs 1874 tarihleri ​​arasında Boulevard des Capucines'deki eski fotoğrafçı Nadar stüdyosunda açılan sergide sergilenir. Gazeteci eleştirmen Louis Leroy, Le Charivari adlı gazetesinde bir yazı yazar ve sergiyi İzlenimcilerin Sergisi (L’exposition des Impressionnistes) olarak adlandırır. Empresyonistler (izlenimciler) bu ismi severler ve üstlenirler, o yıldan (1874) itibaren, empresyonist sanat hareketinin resmi ismi olur.

Genel bir empresyonizm (izlenimcilik) teorisi yoktur. Renoir bir keresinde şöyle demiştir: "Hiçbir kural veya yöntemim yok. Herkes gelip ne kullandığımı görebilir ya da resmimi izleyebilir. Sırlarımın olmadığını görecekler. ”[Karin H Grimme, Empresyonizm].

İzlenimciliğin ne yazdığı sorusu bu nedenle kesin değildir ve sanatçılar arasında büyük farklılıklar gösterebilir. Bununla birlikte, genellikle belirgin olarak görülen bir dizi kriter vardır:


İzlenimciler doğadan ilham alırlar. Dışarı çıktıklarında ve çoğunlukla ışığın oluşumunu ve doğa elementlerinin değişkenliğini yakalamaya çalışırlar, bir anlık ışık titreşimleri içinde dünyayı görüp gösterme çabalarıyla sanata o güne kadar olmayan bir dünya görüşü getirirler. Hareketli nesneler de çok beğenilen konulardır. Tüm bunları göstermek için çok hızlı çalışmak zorundalar, bu nedenle hafif ve hızlı fırça vuruşları kullanırlar. Yumuşak fırça darbeleri ve görünüşte dikkatsizce yürütme, geçici anın ve günlük yaşamın hızının metaforu olarak görülebilir.


2-Art Nouveau / Jugendstil (Yeni Sanat)

Jugendstil veya Art Nouveau, 1890 ve 1914 yılları arasında Avrupa'nın çeşitli yerlerinde popüler olan ve özellikle de bulanıklaştırıcı izlenimciliğe tepki olarak görülen bir sanat hareketidir. Bu sanat hareketi özellikle mimaride etkiliydi. İzlenimciler gibi, art nouveau sanatçıları da doğadan ilham alıyorlardı. Genellikle eğri çizgiler, bitki ve çiçek motifleri kullanırlardı. Bu şekilleri taklit etmek için genellikle ferforje ve cam gibi yeni endüstriyel malzemeler kullandılar. Ayrıca endüstriyel olarak üretilen kaplar da vardı, böylece daha ucuz ve daha geniş bir kitleye ulaşabiliyorlardı.


3-Ekspresyonizm (Dışvurumculuk)

Ekspresyonizm (Latince’den: expressio, “ifade etmek” yani duyguları). Avrupa sanatında ve edebiyatında yirminci yüzyılın başlarından (1905 - 1940) bir harekettir. Dışavurumculukta sanatçı, gözlemciye yönelik duygularını, gerçeği belli bir çarpıtma ile ifade etmeye çalışır.

Dışavurumculuk Almanya'da, Die Brücke, Der Blaue Reiter ve Bauhaus gibi sanatçı hareketleriyle başladı. 1911'de sanat eleştirmeni Herwarth Walden, polemik dergisi "Der Sturm" da "dışavurumculuk" terimini kullandı. Aynı zamanda, resimdeki Alman dışavurumculuğuna benzer bir sanat hareketi olan Fransa'da fovizm ortaya çıktı.

Özellikle dışavurumcu tablolarda, örneğin, renk kullanımı gerçeklikten sapıyor. Duyguları vurgulamak için farklı renkler kullanılır. Ayrıca, ifade gücünü arttırmak için doğal nesneler çarpıtılır ve bazen perspektif bilerek serbest bırakılır. Altın oranın uygulanması gibi diğer akademik (geleneksel) biçimden ve görsel dilden de kasten kaçınılır. Friedrich Nietzsche aslında dışavurumculuğun manevi savunucusuydu.

Friedrich Nietzsche'nin ilk eseri olan “Die Geburt der Tragödie” Tragedyanın Doğuşu adlı yapıtında incelediği iki kavram, Apollon ve Dionysos. Sokrates öncesi Yunan felsefesinden derinden etkilenen Nietzsche, Apollon ve Dionysos tanrılarının anlamsal açılımlarını yeniden ele alır. Nietzsche'de Apollon; biçimin, uyumun ve kontrolün, Dionysos ise taşkın ve coşkun duyguların, tutkunun simgelendiği iki kavramdır. Nietzsche'ye göre bu iki öğe, tabiatın yaratış/yıkış süreçlerini devindirir. Nietzsche, yeniden ele alıp yorumladığı bu iki kavramla estetik ve sanat anlayışını ortaya koyar.

Dışavurumculuk, bozulmuş çizgiler, şekiller ve abartılı renklerle sanatçının duygusal dünyasını aktarmayı hedefler. Sanatçı duygularını ve deneyimlerini ifade eder. Ekspresyonizm sanat eserlerinde, gerçeklikle olan bağ, sanat eseri sırasında ortaya çıkan yeni serbest biçimlere bir şans verilecek şekilde kaybolur.

Hilal E. Mazibas

14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page