top of page
  • Yazarın fotoğrafıFecr-i Ati

Harezmşah

AZİM: CELALEDDİN MENGÜBERTİ

Binlerce yıllık kadim Türk tarihinin şüphesiz binlerce yiğit kahramanı, komutanı vardır. Bu yazımızda ise belki de ismini pek duymadığımız ve tarihin tozlu sayfalarında karanlıkta kalan mühim bir şahsiyeti, bir savaş dehasına değineceğiz: Sultan Celaleddin Harezmşah…


Celaleddin Mengüberti, Hint kökenli bir cariyeden doğduğu için ailesi tarafından pek hürmet görmemiş ve devlet yönetiminde hep ikinci plana atılmıştı. Babası Sultan Alâeddin Muhammed güçlü ve kendinden emin bir padişah olarak hüküm sürüyordu. Sultan Muhammed Harezmşah, Gurlular, Bistamlılar ve Gürgençliler üzerine seferler düzenlemiş, Nişabur’a kadar çok geniş bir coğrafyayı hâkimiyeti altına almıştı. Sultan Alâeddin, Nayman Hükümdarı Güçlük Han ile de mücadeleye girişmiş ve gözünü Çin topraklarına kadar dikmişti. Aynı zamanda kendisini Büyük Selçuklu Devleti’nin varisi olarak görmüş ve Abbasi Halifesi Nasır’ın yetkilerini tıpkı Tuğrul Bey gibi kısıtlayıp İslam dünyasının liderliğine soyunmuştu.


Sonun Başlangıcı: Doğudan Yükselen Güç

Sultan Alâeddin, bir yandan mahalli hanedanlar üzerine baskı kurmuş bir yandan da batı sınırındaki komşularına karşı faaliyetlere geçmiş, gururu ve kibri tavan yapmış bir şekilde zafer sarhoşluğu yaşarken doğu sınırlarında yeni bir güç doğmaya başlamıştı. Şato kabilesinin reisi Timuçin, katıldığı irili-ufaklı onlarca savaştan sonra büyük bir iç savaş çıkarmış ve daha sonra bütün Moğol boyları tek çatı altında toplayıp yöneticiliğini ilan etmişti. Birleşik Moğol Konfederasyonu tarafından Cengiz Han ismini alan bu savaşçı hükümdar tüm zalimliği ve dehşeti ile kara bir bulut Çin üzerine çöktü. En sağlam çınarları kökünden çatlatıp, söken bir fırtına gibi esti ve onlarca kaleyi, şehri yakıp yıktı. Binlerce düşman askerine ölüm getirdi. Doğunun önünde durulmaz bu büyük hakanı ile batının dengi olmayan Büyük Sultan’ı pek yakında karşı karşıya gelmek üzereydi. Zira Cengiz Han, büyük seferler ve fetihler peşinde koşarken, Sultan Alâeddin ise Çin topraklarını ele geçirip Doğunun Padişahı olmak istiyordu. Sultan Alâeddin, Çin’in Moğol hakimiyetine boyun eğdiğini duyunca duyduklarına inanamadı ve bu durumu teyit etmek için bir heyeti Çin’e yolladı. Heyet, Çin topraklarına varınca insan iskeletlerinden yapılan devasa kuleleri görüp dehşete kapılmıştı. Yinede iki devlet arasında bir çeşit dostluk kurulmuş ve ticaret kervanları hazırlanmıştı.




Büyük Felaket: Otrar

Cengiz Han gücünden çekindiği sınır komşusunun ülkesini daha iyi tanıyabilmek ve iki ülke arasında ılımlı ilişkiler kurabilmek için tamamı Müslüman Moğollardan oluşan bir kervanı Harezm ülkesine gönderdi.( Nayman Hükümdarı Güçlük Han, memleketindeki Müslümanlara ibadet hakkı bile tanımazdı. Cengiz’in yetenekli komutanı Cebe Noyan, Güçlük Han’ı esir edip yok edince bölge Müslümanları serbest kalmış ve Moğollara çok büyük minnet duymuşlar ve Cebe’yi, İslam’ın Kurtarıcısı ilan etmişlerdi. Bknz: Prof.Dr. Abdülkerim Özaydın/Harezmşahlar Devleti).


Bu büyük ticaret kervanı, Otrar şehrinde İnalcık tarafından durduruldu. Kervanın bütün malları zapt edildi ve tacirleri derdest olundu. Vali İnalcık’ın tüccarları Moğol casusu olmakla suçlaması ve bunların katledilmesi Harezmşahlar için sonun başlangıcı olmuştu. İntikam yeminleri eden Cengiz emri altında bulunan on binlerce askerini sancağı altına toplamış ve artık düşmanı olarak gördüğü Harezmşah ülkesine yıkım götürmek için yola çıkmıştı. Vali İnalcık’ı teslim etmeyip gururuna yenilen Sultan Alâeddin savaşın daha en başlarında garip bir korkuya kapılmış ve düşmanı Seyhun kıyıları yerine Maveraünnehr’de karşılamaya karar vermişti. Bunun en büyük nedeni, ordu içerisinde annesi Terken Hatun’a biat etmiş kumandanlara karşı olan güvensizliğiydi. Sultan Alâeddin düşmanından çok daha büyük ve kalabalık olan ordusunu onlarca küçük parçaya bölmüş, tahkim edilmiş kale ve şehirlere dağıtmıştı, kendisi de Horasan’a doğru hareket etmişti.


Yırtıcı bir kuş misali gözünü düşmanının üzerinden biran bile olsa ayırmayan Cengiz Han, kurduğu muazzam istihbarat ağı sayesinde düşmanını çok iyi takip etmiş ve iyi teşkilatlandırdığı ordusu ile Harezmşah ülkesine girmişti. Harikulade bir şekilde teşkilatlanan Moğol ordusu çok kısa sürede en iyi şekilde tahkim edilmiş şehirleri düşürüyor, küçük parçalar halinde bölünmüş ve düşmanına karşı umutsuzca savaşan Harezm ordusunu lokmalar halinde yutuyordu. En müreffeh şehirler bile bu istiladan nasibini fazlasıyla alıyor ve Moğollar işini bitirdikten sonra koca bir mezarlığa dönüşüyordu. Sultan Alâeddin ise ordusunun başında durmak yerine alabildiğince kaçıyordu. Moğol takibinden kurtulmak için amansız uğraşlar verip Abiskun civarında küçük bir adaya güç bela sığınmış ve orada üzüntü içinde verem yüzünden ölmüştü.

Ne yazık ki o kadar mal ve devlet elimden çıktı.

Dünyadan öylesine vazgeçtim ki, hiçbir şeye gönül bağlamadım.

Gökyüzünde bir ay misaliydim, birdenbire tutuldum.

Yeryüzünde bir selvi misaliydim, yok yere kırıldım.

(Alâeddin Harezmşah)

Zafer Getiren Kılıç

Terken Hatun’un etkisi altında kalarak oğlu Uzlugşah’ı veliaht tayin eden Alâeddin, vefat etmeden hemen önce öteki oğlu Celaleddin’e kılıç kuşandırmış ve onu veliaht olarak tayin etmişti. Genç ve enerjik sultan ilk önce kendi muhalifleri uğraşmak zorunda kaldı. Kendisinin sultanlığına muhalif olacağını bildiği emirlerin suikastından çekinen Celaleddin yanına az sayıda adam alıp Horasan’ın yolunu tutmuştu. Aynı zamanda Celaleddin’in muhalifleri öteki iki şehzadeyi yanına alıp yaklaşık 90.000 kadar asker toplayarak Humartigin isimli bir komutanın sultanlığını ilan edip, başkent Gürgenç’i savunmaya koyulmuşlardı. Celaleddin, daha evvel valiliğini yaptığı Gazne şehrine doğru yol alırken Gürgenç’in 4 aylık uzun bir müdafaadan sonra düştüğünü öğrendi. Böylelikle Harezmşah Devleti tüm azameti ile tarihin tozlu sayfalarına karışıyor ve yok oluyordu. Ancak son Harezmşah henüz sözünü söylememişti.


Celaleddin hiç zaman kaybetmeyerek civarda bulunan emirlere mücadele için çağrıda bulunmuş ve emrinde olan birlikler ile Moğol öncülerini karşılamak için yola çıkmıştı. Genç sultanın gazabı büyük olmuştu, Tekecük ve Moghur isimli Moğol komutanlarının emrindeki iki öncü kuvveti pusuya düşüren Celaleddin düşman askerilerinin tamamını kılıçtan geçirmişti. Cengiz Han, bu iki komutanının başına gelenleri duyduktan sonra çocukluk arkadaşı olan ve en kabiliyetli kumandanı Şiki Kutluğ Noyan’ı 30.000 asker ile Gazne önlerine doğru yolladı.


Celaleddin Harezmşah ise Eminüddin Melik isimli emirin kendisine katılmasıyla 50.000 asker civarında bir orduya sahip olmuştu. Sultan Celaleddin, hiç zaman kaybetmeden düşmanını karşılamak üzere yola çıktı. İki ordu Pervan isimli bölgede karşı karşıya geldi ve meydan muharebesine başladı. Yeni kurulmuş olan Harezmşah ordusu gen sultanlarının emrinde cesurca savaşıyordu. Sultan Celaleddin, 3 gün boyunca piyadeleri ile Moğol birliklerine hücum etmiş ve süvarilerini geride taze güç olarak ihtiyatta bekletmişti. Muharebenin son günü en ön cephede kahramanca savaşan sultanın emri ile Harezmşah süvarileri bardaktan boşalırcasına yağan yağmur taneleri gibi yağmış ve yenilmez denilen Moğol ordusu bir sel gibi silip süpürmüştü. Bu haberi alan Cengiz Han çok sinirlenmiş ve yanına en yetenekli kurmaylarını alarak seçme askerlerini toplamıştı. Cengiz, bizzat ordusunun başında Harezmşah üzerine yürümeye başlamış ve kendi sancağını açıp Celaleddin’in gazabından nasibini alıp sağa sola dağılmış bütün kılıç artıklarını yanına toplamıştı. Sadece 8 ay gibi kısa sürede yıkılan devletinin enkazından yeni bir ordu kuran ve tüm bu uğraşını büyük bir zaferle taçlandıran Celaleddin’i yeni bir imtihan bekliyordu…



Su ve Ateş: İndus Muharebesi

Sultan Celaleddin Harezmşah zafer sarhoşu olmuş yorgun ordusu ile Gazne şehrine geri dönmüştü. Kısa süren kutlamaların hemen ardından elde edilen ganimetlerin dağıtılması konusunda bir anlaşmazlık çıkmıştı. Nüfuslu emirlerden Taciddün ve Eminüddin Melik’in askerleri ile birlikte Gazne’yi terk etmesi ile yeni ve daha çok genç olan Harezmşah ordusunun bel kemiği çökmüştü. Genç sultan artık güvende olmadığını anlamış ve üzerine doğru kalabalık bir orduyla gelen Cengiz Han’ı karşılamak için yeni bir direnek noktası aramak için ordusuyla birlikte yola çıkmıştı. Sultan Celaleddin’in niyeti Hindistan’a geçip oradaki Türk Hükümdarı Sultan Şemsettin İltutmuş ile birleşip mücadelesine kaldığı yerden devam etmekti. Sultan bu gaye ile tüm maiyeti ile birlikte İndus Nehrini geçmek üzereyken ilerisindeki tepelerden savaş sesleri duymaya başlamıştı, bu gelen Cengiz Han ve ordusuydu. Harzemşah ordusu derhal savaş düzeni içine girmiş ve başlarında genç sultanları ile birlikte Moğollara doğru taarruza geçmişti. Harezmşah’ın Moğol merkezine yönelttiği bu cesurca saldırı çok sert olmuştu, vurulan bu cesurca darbenin şiddeti ile Moğol merkez kuvvetlerinde sarsılma görülmeye başlamıştı. Bir ara Harezm ordusu, Moğol ordusunun merkezini parçalamak ve genç sultanlarını zafere götürmeye çok yaklaşmıştı. Tüm bu kıyımın ve arbedenin arasında soğukkanlılığını muhafaza eden Cengiz Han usulca ihtiyat birlikleri ile merkezini tahkim etmiş ve yetenekli kumandanı Bela Noyan’ın emrinde tam 10.000 seçme süvarisini sarp dağların ve tepelerin ardından düşmanının gerisine yollamıştı. Moğol merkezinin halini gören Celaleddin tüm kuvveti ile düşmanına yüklenirken birdenbire kuşatıldığını fark etmişti lakin artık çok geçti. Cengiz Han, sessizce çember içine aldığı düşmanının imhasını ordusuna emretti. Elindeki son ordusunu yitiren genç sultan, düşmanına esir düşmemek için İndus Nehrine atlayıp intihar eden eşinin ve annesinin ardından atıyla beraber nehre atladı. Celaleddin tüm o şaşkın bakışların altında bata çıka, debelenerek kendini karşı kıyıya atmayı başarmıştı. Genç sultan mücadele azmini asla yitirmemişti.


Bu şaşırtıcı manzaraya şahit olan Cengiz Han tüm bu olanlardan etkilenmiş ‘’Böyle bir evlada sahip olan babaya ne mutlu! Su ve ateş gibi iki bela girdabından kurtulup sahile vardı.’’ Diyerek saygı duyduğu bu genç adamı takip ettirmemiş ve 3 gün sonra oğlu Çağatay’ın emrine büyük bir kuvvet vererek takip ettirmiştir.


Ömer F. ÖZTÜRK


41 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


bottom of page