top of page
  • Yazarın fotoğrafıFecr-i Ati

ÖRDEK SENDROMU


Bilmeden, araştırmadan fikir sahibi olan ve fikir sahibiymiş gibi davranan insanlarız. Bazı durumlarda davulun sesi uzaktan hoş geliyor, birilerine imreniyor ve işin aslını bilmeden onları kıskanıyoruz. Benzer bir şekilde; başarı, buzdağına benzetilir. Biz buzdağının görünen kısmında sadece sonucu, bu örnek için konuşacak olursak başarıyı görürüz. Buzdağının görünmeyen kısmındaysa aşamalarını bilmediğimiz bir mücadele vardır. Yine bu örnek için konuşursak buzdağının görünmeyen kısmında çabalama, başarısızlık ve özveri gibi durumlar saklıdır.

Bu yazıda sizlere araştırdığım bir konu olan ördek sendromundan, yani günümüzde ben dahil birçok kişinin yaşadığı bir durumdan bahsedeceğim. Bildiğiniz gibi, ördekler yüzerken rahat bir şekilde süzülürler. En azından biz onları o şekilde görürüz. Ancak buzdağının görünmeyen yüzü gibi, onların su altında ne kadar çabaladıklarını ve çırpındıklarını göremeyiz.

Sosyal araştırmacılar bu durumu insanlara uyarlayarak, özellikle sosyal medyada gördüklerimizin perde arkası için kullanmışlardır. Zamanımızın çoğunu sosyal medyada geçiriyoruz, ister istemez birçok kişinin hayatına şahit oluyoruz. Tanımadığımız hayatları seyrederken, kendimizinkiyle karşılaştırmamak mümkün değil. Bizim sıkıcı hayatımıza bakın, bir de onların “harika” gözüken dünyalarına...

Akşam pijamalarımızla otururken kolumuzu kaldıracak gücümüzün olmadığı zamanlarda bu insanlar nasıl hayatlarının her gününü sosyal medyada paylaşacak zamanı ve enerjiyi bulabiliyor?

Örnek olarak, karşıma çıkan bir alıntıdan bahsetmek isterim. Sosyal medyada paylaşılmış bir sinema fotoğrafı düşünelim, mutlu bir çift diyor ki:

“Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve aşkım.”

Biz sadece paylaşılanı görebiliriz. Fotoğraf, buzdağının görünen kısmı gibidir, gördüklerimiz her zaman doğru değildir ve bizi yanıltabilir. Haliyle sosyal medyadaki hesap sahipleri de sadece mutlu ya da mutluymuş gibi davrandıkları zamanları paylaşmayı tercih eder. Tıpkı bizim bilmeden, araştırmadan fikir sahibi olmamız ve öyle davranmayı tercih ettiğimiz gibi...

Hikayenin perde arkasında, adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. Asansörde tartışarak iniyorlar. Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor. Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve tam bir sinir harbi yaşıyorlar. Film de hoşlarına gitmiyor. Çıkışta bu sefer kadın, kötü bir film seçtiği için eşini suçluyor ve tartışarak eve dönüyorlar.

Bu hikayede bizim rolümüz bahsedilen mutlu çiftin “harika” akşamını kıskanmak ve pijamalarımızla geçirdiğimiz huzurlu zamanla karşılaştırmak.

Kısacası özellikle başkalarının yaşantılarını kıskanmak ve anlamsız karşılaştırmalarda bulunmak bize fayda sağlamayacak, aksine huzurlu hayatlarımıza huzursuzluk katacaktır.

“sıkıcı” bulduğumuz ve sürekli karşılaştırdığımız o huzurlu zamanlarımızı aramamak dileğiyle...

Melis SIVACI

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


bottom of page